Hadis-i Şerif Veritabanı: Sorgulama Sonuçları
Sorgulama sonucunda 2189 kayıt bulundu.
Sayfalar: [<<] ... 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 ... [>>]
Fasıl: BÂBU BED'İ'L-EZÂN Konu: Başlık: RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) EFENDİMİZ'İN RÜKÛU, SÜCÛDU, İKİ SECDE ARASINDAKİ CÜLÛSU, RÜKÛ'DAN BAŞ KALDIRIP DURMASI, TAKRÎBEN BİRBİRİNE MÜSÂVÎ OLDUĞUNA DÂİR BERÂ' İBN-İ ÂZİB HADÎSİ Ravi (r.a.): Berâ' b. Âzib Hadis: Şöyle demiştir: Resûlullâl salla'llâhu aleyhi ve sellem'in -(Kırâet için olan) kıyâm ile ka'de müstesnâ olmak üzere- rükûu, sücûdu, iki secde ara(sındaki cülû)su, rükû'dan baş kaldır(ıp dur)ması biribirine takrîben müsâvî idi. Kayıt No.: 441
Fasıl: BÂBU BED'İ'L-EZÂN Konu: Başlık: RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN RÜKÛ' VE SÜCÛDUNDA YAPTIĞI DUÂYA ÂİT ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) VE EBÛ HÜREYRE (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSLERİ Ravi (r.a.): Ümmü'l-mü'minîn Âişe Hadis: Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem rükûunda ve sücûnda: ... derdi. Kayıt No.: 442
Fasıl: BÂBU BED'İ'L-EZÂN Konu: Başlık: RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN RÜKÛ' VE SÜCÛDUNDA YAPTIĞI DUÂYA ÂİT ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) VE EBÛ HÜREYRE (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSLERİ Ravi (r.a.): Ümmü'l-mü'minîn Âişe Hadis: (Diğer tarîkden mervî bu) hadîsde: "Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (bunu demekle) Kur'ân'a imtisâl ediyordu" dediği haber veriliyor. Kayıt No.: 443
Fasıl: BÂBU BED'İ'L-EZÂN Konu: İmâma uymak Başlık: RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN RÜKÛ' VE SÜCÛDUNDA YAPTIĞI DUÂYA ÂİT ÂİŞE (RADİYA'LLÂHU ANHÂ) VE EBÛ HÜREYRE (RADİYA'LLÂHU ANH) HADÎSLERİ Ravi (r.a.): Ebû Hüreyre Hadis: Şöyle demiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki, İmam: ... dedimi siz: ... deyiniz. Zîrâ her kimin (böyle) demesi melâikenin (böyle) demesine muvâfık düşerse, geçmiş günahları mağfûr olur. Kayıt No.: 444
Fasıl: BÂBU BED'İ'L-EZÂN Konu: Başlık: KUNUT HAKKINDA EBÛ HÜREYRE VE ENES (RADİYA'LLÂHU ANHÜMÂ) HADÎSLERİ Ravi (r.a.): Ebû Hüreyre Hadis: Rivâyet olunuyor ki, müşârün-ileyh: "(Size) Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem (Efendimiz'in) namazına yakın namaz kıldıracağım" de(yip namaz kıldır)dı. -(Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh) öğlen, yatsı ve sabah namazlarının son rek'atlarında ... dedikten sonra kunût okur, (bu kunutunda) mü'minlere duâ ve küffâra lâ'net ederdi. Kayıt No.: 445
Fasıl: BÂBU BED'İ'L-EZÂN Konu: Kunut Başlık: KUNUT HAKKINDA EBÛ HÜREYRE VE ENES (RADİYA'LLÂHU ANHÜMÂ) HADÎSLERİ Ravi (r.a.): Enes b. Mâlik Hadis: "(Vaktiyle) kunut akşam ile sabah namazlarında (okunur) idi" dediği (sened-i muttasıl ile) rivâyet olunmuştur. Kayıt No.: 446
Fasıl: BÂBU BED'İ'L-EZÂN Konu: Namazda hamdin fazîleti Başlık: RESÛL-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN TESMÎ' VE TAHMÎDİ HAKKINDA RİFÂA İBN-İ RÂFİ' (RADİYA'LLÂHU ANHÜMÂ) HADÎSİ Ravi (r.a.): Rifâa b. Râfi' (Ensâriyyi'z-Zürakıyy) Hadis: Şöyle demiştir: Bir gün Nebiyy-i Ekrem salla'llâhu aleyhi ve sellem'in arkasında namaz kılıyorduk. Rükû'dan (mübârek) başını kaldırdığında: ... buyurdu. (Ardında namaz kılan) biri: ... dedi. (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz) namazdan çıkınca: "(Demin şu kelâm ile) mütekkelim olan kim idi?" diye suâl buyurdu. O da: "(Yâ Resûlâllâh,) benim" dedi. (Bunun üzerine): "Vallâhi otuz bu kadar melek gördüm ki, (bu sözü) bakalım hangimiz evvel yazıp Huzûr-ı Hakk'a çıkacak diye yarış ediyorlardı" buyurdu. Kayıt No.: 447
Fasıl: BÂBU BED'İ'L-EZÂN Konu: Başlık: ENES İBN-İ MÂLİK'İN, RESÛLULLÂH (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZINI TA'RÎFİNE DÂİR SÂBİT İBN-İ ESLEM HADÎSİ Ravi (r.a.): Enes b. Mâlik Hadis: (Sened-i muttasıl ile Sâbit b. Eslem-i Bünâhî) Enes (b. Mâlik) radiya'llâhu anh'den (bahs ile) demiştir ki: (Enes radiya'llâhu anh) bize Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in namazını ta'rîf ederdi. Namaz kılardı da başını rükû'dan kaldırdığı vakitte secdeye varmayı (gâlibâ) unuttu diyecek kadar ayakta kalırdı. Kayıt No.: 448
Fasıl: BÂBU BED'İ'L-EZÂN Konu: İmâma uymak;Namaz tekbirleri Başlık: NEBİYY-İ EKREM (SALLA'LLÂHU ALEYHİ VE SELLEM) İN NAMAZDA TESMÎ', TAHMÎD VE TEKBİRLERİNE; RÜKÛ'DAN DOĞRULDUĞUNDA DA MÜ'MİN VE MÜŞRİKLER İÇİN YAPTIĞI DUÂSINA DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ravi (r.a.): Ebû Hüreyre Hadis: (Sened-i muttasıl ile) rivâyet olunuyor ki, Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh farz olsun, olmasın; (kezâ) Ramazan'da olsun olmasın, her namazda tekbîr alırdı. (Şöyle ki, namaza başlayıp) durduğu vakit tekbîr alırdı. Sonra rükûa varırken tekbîr alırdı. Sonra ... der, daha sonra secdeye varmazdan evvel ... derdi. Sonra secdeye indiği vakit ... der, daha sonra başını secdeden kaldırırken tekbîr alırdı. Sonra (ikinci) secde(yi) ederken tekbîr alırdı. Sonra secdeden başını kaldırırken tekbîr alırdı. Sonra ikinci rek'attaki cülûsdan (yâni ka'de-i ûlâdan) ayağa kalktığı zaman tekbîr alırdı. Namazı bitirinceye kadar her rek'atta da bunu yapardı. Sonra namazdan kalktığı zaman: "Nefsim yed(-i kudret)inde olan (Allâhu zü'l-Celâl)'e kasem olsun ki, içinizde Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in namazına en çok benzeyen namazı kıldıran benim: (Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in) dünyâdan müfârekat buyuruncaya kadar namazı vallâhi işte böyle idi" derdi. -Yine (râvî Ebû Bekr b. Abdü'r-Rahmân ile Ebû Seleme b. Abdü'r-Rahmân) Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den rivâyeten derlerdi ki: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem (mübârek) başını rükû'dan kaldırırken ... der, isimlerini söyliyerek bir takım kimseler için duâ buyurur ve: "İlâhî Velîd b. el-Velîd'i, Seleme b. Hişâm'ı, Ayyâş b. Ebî Rebîa'yı (küffâr elinde bunalıp) zaîf (ve âciz) görülen (diğer) mü'minleri kurtar. İlâhî, Mudar'ı daha bedter çiğne. (İlâhî, içinde bulundukları) bu yılları Yûsuf (aleyhi's-selâm) ın (o şiddetli) yıllarına benzet" derdi. -(Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh) der ki: O sıralarda Mudar'ın ehl-i maşrık olanları Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e henüz muhâlif idiler. Kayıt No.: 449
Fasıl: BÂBU BED'İ'L-EZÂN Konu: Cehennem azâbı;Haşr;Rü'yetullah;Sırat Başlık: KIYÂMET GÜNÜNDE MÜ'MİNLERİN ALLÂH'I RÜ'YETİNE DÂİR EBÛ HÜREYRE HADÎSİ Ravi (r.a.): Ebû Hüreyre Hadis: Şöyle demiştir: (Bir def'a) öteki, beriki: "Yâ Resûlâllâh, Kıyâmet gününde biz Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular. (Aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz Hazretleri de mukâbeleten): "Ayın on dördüncü gecesi rü'yete mâni' hiçbir bulut yokken Kamer(i görmek husûsun)da şek ve ihtilâf eder misiniz?" diye suâl buyurdu. "Hayır, yâ Resûlâllâh (bunda ihtilâf etmeyiz)" denince tekrar: "Ya, rü'yete mâni' hiçbir bulut yokken Güneş (i görebileceğiniz) de şek ve ihtilâf eder misiniz?" diye suâl buyurdu. (Yine): "Hayır, yâ Resûlâllâh. (Bunda da ihtilâf etmeyiz)" denince buyurdu ki: İşte O'nu siz böyle (açık) göreceksiniz. Kıyâmet gününde nâs haşrolunacak (yâni bir araya toplanacak. Rabbimiz Teâla ve Tekaddes Hazretleri): "Her kim her neye tapıyor idiyse onun ardına düşsün" buyuracak. (Yâhud Hakk'ın emriyle bu sözü diyen diyecek.) Artık kimi Şems'in, kimi Kamer'in, kimi tâğutların ardına düş(üp gid)ecek. Yalnız bu ümmet, içlerinde münâfıkları da olduğu halde (yerinde durup) kalacak. Allah (Tebâreke ve Teâlâ Hazretleri) onlara (evvelce tanıdıklarından başka bir sûrette) gelip: "Ben sizin Rabbinizim" buyuracak. Onlar (Rabb-i Müteallerini o tecellî ile tanımıyacakları için: "Sen'den Allâh'a sığınırız.) Rabbimiz bize gelinceye kadar bizim yerimiz burasıdır. (Yerimizden ayrılmayız). Rabbimiz bize geldiğinde biz O'nu tanırız" diyecekler. Allâhu Azze ve Celle (Hazretleri) onlara (Bu def'a tanıdıkları sûrette) gelip: "Ben Rabbinizim" buyuracak. Onlar da: "(El-Hak) Sen bizim Rabbimizsin" diyecekler. Ve Allâhu Teâlâ(nın) onları da'vet buyur(ması üzerine ona tâbi' ola)cak(lar). Cehennem'in de (tam) ortasına Sırât (yâni köprü) kurulur. Ümmetini (onun üstünden) en evvel geçirecek ben olacağım. O gün Rüsül(-i Kirâm) dan başka hiçbir kimse (hevl ve dehşet dolayısiyle) tekellüm edemez. Rüsül(-i Kirâm)ın da o günkü kelâmı "İlâhî, selâmet ver, selâmet ver" (den ibâret) olacaktır. Cehennem'de sa'dân dikenlerine benzer çengeller vardır. Sa'dân dikenlerini (hiç) görmüşlünüz var mı? -Evet (vardır.)- İşte bu çengeller sa'dân dikenlerine benzer. Ancak şu var ki, ne kadar büyük olduklarını yalnız Allâhu Teâlâ bilir. İşte bunlar nâsı (kötü) amellerinden dolayı kapıp alırlar. Kimi (kötü) ameli dolayısiyle helâk olur. Kimi hardal gibi ezim ezim ezildikten sonra necat bulur. Nihâyet Allâhu Teâlâ ehl-i nârdan her kimlere rahmet buyurmayı dilemişse (onları çıkaracak. Dünyâda iken) Allâh'a ibâdet etmiş olanları çıkarmalarını meleklere emredecek, onlar da onları çıkaracaktır. (Melekler) onları âsâr-ı sücûddan (yâni secde a'zâlarındaki izlerden) tanıyacaklardır. Ve (işte onlar öylece) çıkarılacaklardır. Allâhu Teâlâ eser-i sücûdu ye(yip mahvet)meyi nâr(-ı Cahîm)e harâm kılmıştır. Binâenaleyh Âdem-oğlunun bütününü (Cehennem) ateş(i) yer de yalnız eser-i sücûdu yiyemez. Bunlar ateşten kavrulup kapkara olarak çıkarılacaklar. Üzerlerine Âb-ı hayât dökülecek de seyl uğrağında biten yabânî reyhan tohumları nasıl (çabuk) biterse (yeniden) öylece biteceklerdir. Sonra Allâh(u Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri) kulları arasında (hüküm ve) kazâyı hitâma erdirir. (Ancak) Cennet ile Cehennem arasında yüzü ateşe dönük bir kimse kalır ki, o, Cennet'e girecek ehl-i nârın sonuncusu olacaktır. (O kimse): "Yâ Rab, yüzümü (şu) ateşden döndür. Kokusu beni zehirleyip duruyor, yalını beni yakıp duruyor" diyecek. (Adamcağız mütemâdiyen duâ ve niyazda bulunacak. Sonunda Hak Teâlâ) ona buyuracak ki: "Bu senin dediğin yapılacak olursa acabâ başka şey (daha) istemiyecek misin?" O ise: "(Celâl ve) İzzetine kasem olsun ki, hayır!" diyecek. Ve Allâhu Teâlâ'ya meşiyyet-i İlâhiyyesi taallûk eden ahd ü mîsâkı verecek, (ondan sonra) Allâhu Teâlâ onun yüzünü Cehennem cihetinden (Cennet tarafına) çevirecek. Yüzünü Cennet'e doğru döndürünce Cennet'in güzelliğini görecek. (Lâkin ibtidâ talebden hayâ edip) Allâh'ın dilediği kadar (bir müddet) sükût ettikten sonra: "Yâ Rabb, beni Cennet'in kapısına yanaştır" diyecek. Allâhu Teâlâ da: "Evvelce istediğinden başka (hiç) bir şey istemiyeceğine ahd ü mîsâk vermiş değil miydin?" diye (kendisini ilzâm ede)cek. O da: "Yâ Rabb, mahlûkâtının en bedbahtı ben olmayayım" cevâbını verecek. Bunun üzerine (yine) Allâhu Teâlâ: "Bunu (da) sana verirsem başka bir şey istemiyecek misin?" diyecek. O da: "(Celâl ve) İzzetine kasem olsun ki, hayır. Bundan başka (hiç) bir şey isteyecek değilim" cevâbını verecek. Ve Rabb(-ı Celîl) ine dilediği ahd ü mîsâkı verdikten sonra Rabbı (Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri) onu Cennet'in kapısına yanaşdıracak. (O kimse) Cennet kapısına varıp da ondaki revnak ve letâfeti ve içindeki nadret ve sürûru görünce (yine utanıp) Allâh'ın dilediği kadar (bir müddet) sükût edecek Sonra: "Yâ Rabb, beni içeriye sok" diyecek. Allah (Azze ve Celle) de: "Allah lâyığını versin behey Âdem-oğlu, sen ne sözünde durmaz kimsesin! Sen verdiğimden başka (hiç) bir şey istemiyeceğine (daha evvel) ahd ü mîsâk vermiş değil mi idin?" buyuracak. O da: "Yâ Rabb, (demek ki) mahlûkâtının en bedbahtı ben olacağım" diyecek. (Bu söz üzerine ve duâ ve niyâzını tekrâr ede ede nihâyet) Allâhu Teâlâ ona gülecek. Ve Cennet'e girmesine izin verecek. (Oraya alırken de) ona: "Temennî et" buyuracak. O da (uzun boylu) temennî (ler) de bulunacak. Nihâyet dilekleri kesilince Allâhu Teâlâ: "(Bunlardan başka) şunu da, bunu da, şunu da, bunu da iste" buyuracak ki, (istenecek şeyleri) Rabb'i (Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri muttasıl) aklına getirecek. Nihâyet (bu türlü) dileklerinin kâffesi de kesilince Allâhu Teâlâ: "Bunların hepsi ve bir o kadar dahası (hep) senindir" buyuracaktır. -(Hadîsi Ebû Hüreyre'den rivâyet edenlerden biri olan Atâ' b. Yezîd-i Leysî der ki: Ebû Hüreyre bunu rivâyet ederken Ebû Saîd-i Hudrî de oturuyor ve Ebû Hüreyre'nin dediklerinden hiç bir şeyi tağyîre lüzum görmüyordu. Tâ: "Bunların hepsi ve bir o kadar dahâsı hep senindir" sözüne gelince) Ebû Saîd-i Hudrî (radiya'llâhu anh) Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'e: "Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, Allah (Azze ve Cell): 'Bunlar(ın hepsi) ve daha on misli senindir.' buyuracaktır, demişti" dedi. Kayıt No.: 450
Sayfalar: [<<] ... 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 ... [>>]
[Menü] [Sorgu] [Tüm Kayıtlar] [Çıkış]