Eshab-ı Kiram ve Tabi'in Veritabanı: Sorgulama Sonuçları


Sorgulama sonucunda 103 kayıt bulundu.
Sayfalar: [<<] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 [>>]
İsim: Ebû Müslim Havlânî
Malumat: Ebû Müslim Havlânî hazretleri hiç dünyâ sözü söylemezdi. Dünyâ ile alâkalı konuşanların yanından ayrılırdı. Bir gün bir mescidde bir gurub insanın toplandığını görerek, âhıret ile alâkalı konuşuyorlardır diye yanlarına gidip oturdu. Biri benim kölem ticâretden döndü, çok kâr getirdi, dedi. Bir diğeri, dört köle hâzırladım, falan yere sefere göndereceğim, dedi. Ebû Müslim Halvânî onlara bakıp dedi ki: Sizin hâliniz şu kimseye benzer. Bir kimse şiddetli yağmur altında yolda kalmışdır ve sığınacak bir yer arar. O sırada büyük bir dergâh ve büyük bir kapı görür. Şu kapıdan içeri gireyim de yağmur kesilinceye kadar orada durayım, der. Kapıdan içeri girince, binânın damının olmadığını görür! Ben de sizden birşeyler istifâde edeyim diye yanınıza oturdum. Meğer siz dünyâ ehli imişsiniz, dedi. Şöyle nakl edilmişdir: Esved-i Anesî Yemende peygamberlik da'vâsında bulundu. Ebû Müslim Halvânîyi "rahmetullahi aleyh" yanına çağırıp, benim Allahın peygamberi olduğuma şehâdet eder misin dedi. Hâyır, dedi. Muhammedin "aleyhisselâm" Allahın Resûlü o lduğuna şehâdet edermisin, dedi. Evet ederim, dedi. Birkaç def'a aynı şeklde sordu ve aynı cevâbları aldı. Esved-i Anesî onu, büyük bir ateşin içine atmalarını emr etdi. Ateşi yakıp onu içine atdılar. Ateş onu aslâ yakmadı. Esved-i Anesîye dediler ki , onu buradan başka bir yere gönder. O sana inanmaz ve inananların sana karşı inançlarını bozar. Esved-i Anesî ona Yemenden gitmesini söyledi. O da Medîneye gitdi. O sırada Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" vefât etmiş ve Hazret-i Ebû Bekr "radıyallahü anh" halîfe olmuşdu. Ebû Müslim Havlânî "rahmetullahi aleyh" mescide girip, nemâz kıldı. Hazret-i Ömer "radıyallahü anh" onu gördü. Yanına gidip, hangi kavmdensin, dedi. Yemen ehlindenim deyince, yalancı peygamberin ateşe atdığı kimse ne ya pdı, diye sordu. O Abdüllah bin Sevb idi, dedi. Hazret-i Ömer yemîn vererek, o sensin deyince, evet benim dedi. Hazret-i Ömer "radıyallahü anh" onu bağrına basdı ve ağladı. Onu hazret-i Ebû Bekrin "radıyallahü anh" yanına götürdü. Hazret-i Ebû Bekr ile kendi arasında yer açıp onu oturtdu ve "Allahü teâlâya hamd olsun ki, hayâtda iken İbrâhîm Halîlürrahmâna "aleyhisselâm" yapılan işin, ümmet-i Muhammedden "aleyhisselâm" birine yapıldığını görmek nasîb oldu" dedi. Nakl olunur ki, Ebû Müslim Havlânînin "rahmetullahi aleyh" bir câriyesi vardı. O câriye, bir gün efendim, çokdan beri yemeklerine zehr katıyorum, hiçbir zarar görmüyorsun, dedi. Niçin katıyorsun diye sorunca, ben gencim, ne yatağına yaklaşdırıyorsun, ne de satıyorsun, dedi. Ebû Müslim Havlânî "rahmetullahi aleyh" ben her yemekde: "Bismillâhi hayrulesmâi Bismillâhi lâ yedurru mâasmihî dâün Rabbül ardı vessemâi" düâsını okurum, buyurdu. Ebû Müslim Havlânî her ne zemân rûm diyârına gazâya gitse, önlerine büyük bir nehr çıkdığı zemân, berâber bulunduğu kimselerin önüne geçer, Allahü teâlânın ismiyle o sudan geçer ve onu ta'kîb edenler de geçerlerdi. Herhangi bir eşyânızı su götürürse bana haber verin, derdi. Bir kimse bilerek suya bir torba atdı. Ona gidip, torbamı su götürdü, dedi. Ebû Müslim Havlânî "rahmetullahi aleyh" o kimseye, arkamdan gel dedi. Biraz gitdiler, torbanın bir ağaca takılmış olduğunu gördüler. O kimseye haydi torbanı al, dedi. Şöyle nakl edilmişdir:
Kayıt No.: Ebû Müslim Havlânî, bir mikdâr parayla un almak için pazara gitdi. Bir dilenci ondan bir şey istedi ve çok ısrâr etdi. O dilenciden kurtulmak için başka bir tarafa gitdi. Dilenci yine karşısına çıkdı. Sonunda un almak için götürdüğü parayı dilenciye verdi. Yanındaki un torbasını bir marangoz dükkanına gidip, odun talaşı ile doldurdu. Torbanın ağzını bağlayıp evine götürdü. Hanımından habersiz bir yere koydu. Hanımı torbayı açıp un olduğunu görerek hamur yapıp ekmek pişirdi . Ebû Müslim Havlânî bir müddet sonra, çekinerek eve geldi. Hanımı pişirdiği ekmeği ve yemeği getirdi. Yidikden sonra bu ekmeği nereden yapdın diye sordu. Hanımı, getirdiğin undan yapdım, dedi. Ebû Müslim Havlânî, hanımına hiçbir şey söylemedi, durum u anlatmadı. Ebû Müslim Havlânî evine girince, Allahü ekber diyerek tekbîr getirirdi. Hanımı da tekbîr getirerek karşılar ve hizmetini görürdü. Bir gün bir kadın hanımına gelerek, eğer kocan Mu'âviye "radıyallahü anh" aleyhinde söz söylerse, ona bir hizmetci veririm ve çok yardımda bulunurum, râhat geçinirsiniz, dedi. Ebû Müslîm Havlânî hazretleri akşam eve gelince tekbîr getirdi. Hanımı her zemânki âdetini terkedip, tekbîrle karşılamadı ve hizmetini görmedi. Bir kimsenin hanımına fesâdcılık yapdığını anladı . Allahım, hanımıma fesâdcılık yapan kimsenin gözlerini kör eyle diye düâ etdi. Fitneci kadın evinde oturuyordu ve önünde bir çıra vardı. Birden bire yanındakilere çıra söndü, dedi. Yanındakiler hâyır sönmedi, yanıyor dediler. Kadın öyleyse benim gözlerim kör oldu, dedi. Sonra gözlerinin Ebû Müslim Havlânînin düâsıyla kör olduğunu anladı. Huzûruna gidip, yapdığı işe pişmân olduğunu söyliyerek, düâ etmesini istedi. Ebû Müslim Havlânî "rahmetullahi aleyh" Allahım, eğer bu kadın doğru söylüyorsa, g özlerini aç diye düâ etdi. Kadının gözleri açıldı. Ceylânlar, Ebû Müslim Havlânînin "rahmetullahi aleyh" yanına uğrarlardı. Çocuklar ceylânların durması ve ellerini onlara dokunmaları için düâ etmesini isterlerdi. Ebû Müslim Havlânî düâ ederdi ve Allahü teâlâ ceylânları durdururdu. Çocuklar onlara elleriyle dokunurlardı.

İsim: 31
Malumat: Ebû Mu'âviye el-Esved
Kayıt No.:

İsim: 32
Malumat: Ebû Halîm Habîb b. Sâlim Râî
Kayıt No.: Selmân-ı Fârisînin "radıyallahü anh" sohbetine kavuşmuşdur. Koyunları vardı. Onları Fırat nehri kenârında otlatırdı. Uzlet üzere, insanlardan uzak yaşardı. Meşâyıhdan bir zât şöyle anlatmışdır: Bir gün onun yanına uğramışdım. Nemâz kılıyordu ve koyunlarını kurtlar otlatıyordu. Kendi kendime, bu ihtiyâr zâtı ziyâret edeyim, büyüklüğünü görürüm, diyerek bekledim. Nemâzını bitirince selâm verdim. Ey oğul n için geldin, dedi. Ziyâret için geldim, dedim. Allahü teâlâ sana hayrlar versin, dedi. Efendim, kurtlarla koyunları bir arada görüyorum deyince, koyunları güden Allahü teâlâ ile berâberdir de, onun için böyledir, buyurdu. Ağaçdan bir kabı vardı. O ça nağı bir taşın altına tutdu. Taşdan biri süt, biri bal olmak üzere iki çeşme akmağa başladı. Efendim, bu dereceye ne ile kavuşdunuz, dedim. Muhammed Mustafâya "sallallahü aleyhi ve sellem" tâbi' olmakla kavuşdum, dedi. Sonra ey oğul, Mûsâ aleyhisselâmın kavmi ona muhâlefet etdiği hâlde, hâre taşı onlara su verdi. Derecesi Mûsâ aleyhisselâmdan yüksek olan Muhammede "sallallahü aleyhi ve sellem" tâbi' oldukdan sonra, taş bana süt ve bal vermez mi, dedi. Bana nasîhat et, dedim. Kalbini hırs kutusu ve mi'deni harâm kabı yapma! İnsân oğlu bu ikisinden helâk olur. Bu ikisine dikkat eden kurtulur, buyurdu.

İsim: 33
Malumat: Eyyûb Sahtiyânî
Kayıt No.: Basrada yaşayan büyüklerden idi. Hasen-i Basrî "rahmetullahi aleyh", Basra ehlinin gençlerinin seyyidi, Eyyûb Sahtiyânîdir, demişdir. Abdülvâhid bin Zeyd şöyle anlatmışdır: Eyyûb Sahtiyânî "rahmetullahi aleyh" ile Hira dağında idik. Ben çok susadım. O kadar ki, hâlimi yüzümden anlayıp, sana ne oldu, dedi. Susuzlukdan öleceğim diye korkuyorum, dedim. Her ne yaparsam gizli tutabilir misin, dedi. Gizlerim dedim. Sonra kendisi hayâtda olduğu müddetçe, kimseye söylemiyeceğime dâir yemîn etdirdi. Ayağını Hira dağına vurdu. Su çıkdı. Kanıncaya kadar içdim ve biraz da götürdüm. Bunu o hayâtda iken kimseye anlatmadım.

İsim: 34
Malumat: Ebû Kursâfe
Kayıt No.: Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" Ebû Kursâfeye "radıyallahü anh" bir elbise giydirmişdi. Halk ona düâ için gelir, o da onlara düâ edip, Allahü teâlâdan bereket dilerdi. Gelenler o düânın te'sîrini kendilerinde görürlerdi. Ebû Kursâfe "radıyallahü anh" Askalanlıdır. Oğlu Kursâfe rûm diyârına gazâya gitmişdi. Her sabâh nemâzı vaktinde, Askalandan, ey Kursâfe, nemâz, nemâz diye oğluna seslenirdi. Oğlu Kursâfe de rûm diyârından, buyur babacığım, diye cevâb verirdi. Arkada şları sen böyle kime cevâb veriyorsun diye sorduklarında, babam beni nemâza uyandırıyor, derdi. Ebû Kursâfe "radıyallahü anh" şöyle rivâyet etmişdir: Resûlullahdan "sallallahü aleyhi ve sellem" işitdim: Bir kimse yatmadan önce yatağına gelip, Tebâreke sûresini okuyup, sonra dört def'a Allahümme Rabbül Hılli vel-Harâm ve Rabbül-Beledil-harâm ve Rabbül-meş'aril harâm bi külli âyetin enzeltenâ fî şehri ramezâne bellig rûhi Muhammedin minnî tahiyyeten ve selâmâ" diye düâ ederse Allahü teâlâ iki melek gönderir, o selâmı Resûlullaha ulaşdırırlar. Resûlullah da "sallallahü aleyhi ve sellem", bend en de, falan oğlu falana selâm söyleyin, Allahın rahmeti ve bereketi üzerine olsun, buyurur.

İsim: 35
Malumat: Ebû Emâme Bâhilî
Kayıt No.: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" Şâmda vefât eden son eshâbıdır. Kendisinden şöyle nakl edilmişdir: Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" beni, bir kavmi islâma da'vet etmek için gönderdi. O kavm da'vetimi kabûl etmedi. Susamışdım. Onlardan su istedim. Vermediler ve susuzlukdan ölünceye kadar sana su vermeyeceğiz, dediler. Bir abam vardı. Onu başıma çekip, güneşin sıcağında yatıp uyudum. Rü'yâmda bir kimse elinde sırça bir kadehle içecek getirdi. Kimse öyle güzel bir kadeh görmemişd ir ve öyle güzel bir içecek içmemişdir. Onu bana verdi, alıp içdim. Bitince uyandım. Vallahi o şerbeti içdikden sonra, bir dahâ hiç acıkmadım ve susamadım. Câriyesinden şöyle nakl edilmişdir: Ebû Emâme "radıyallahü anh" sadaka vermeği çok severdi. Eline geçen altın, gümüş ve yiyecekleri sadaka vermek için toplar, bir fakîr geldiğinde ona verirdi. Bir gün bir fakîr geldi. Evde üç dinâr vardı. Birini o fakîre verdi. Bir fakîr dahâ geldi, birini de ona verdi. Sonra bir fakîr dahâ geldi. Kalan bir dinârı da ona verdi. Ben, evde bizim için hiç bir şey kalmadı, dedim. Sonra minder üzerine yatıp uyudu. Öğle vakti ezân okununca, onu uyandırdım. Mescide git di. Oruc tutduğu için, akşama ona yemek hâzırlamak maksâdı ile biraz borç buldum. Akşam yemeğini hâzırladım, çırayı yakdım. Öğle vakti yatdığı yerde dinârlar gördüm. Saydım, üç yüz dinâr idi. Kendi kendime, her hâlde bu dinârlar vardır diye güvenerek sadaka vermişdir, dedim. Yatsı nemâzından sonra eve geldi. Hâzırladığım yemeği görünce, Allahü teâlâya hamd etdi ve bana bakarak tebessüm etdi. Yemeği yidikden sonra dinârları getirdim. Bunları burada bırakmışsınız, dedim. Feryâd ederek, yazıklar ol sun bu nedir, dedi. Bilmiyorum, burada buldum, dedim. Feryâdı dahâ da ziyâde oldu.

İsim: 36
Malumat: Esmâ' b. Ebî Bekr
Kayıt No.: Hazret-i Ebû Bekrin büyük kızıdır. Aşere-i mübeşşereden Zübeyr bin Avvâmın zevcesidir. Abdüllah bin Zübeyrin annesidir. Oğlunun şehâdetinden az sonra, yüz yaşında, Medînede vefât etdi.

İsim: 37
Malumat: Enes b. Mâlik
Kayıt No.: Resûlullahın hizmetçisi idi. Dokuz yaşında hizmete başladı. On sene hizmet etdi. İkibinikiyüzotuz hadîs-i şerîf bildirdi. Yüzden çok çocuk ve torunlarını gördü. Yüz yaşını geçmiş iken 93 yılında vefât etdi. Nemâz kılması, Resûlullahın nemâz kılmasına çok benzerdi. İmâm-ı Mâlikin babası olan Enes başkadır.

İsim: 38
Malumat: Ebû'd-Derdâ'
Kayıt No.: Eshâb-ı kirâmdandır. Hazrec kabîlesindendir. Bedrden sonraki gazâlarda bulundu. 33 [m. 653] senesinde Şâmda vefât etdi.

İsim: 39
Malumat: Ebû Zerr-i Gıfârî
Kayıt No.: Müncidde Zer kelimesinde Gaffârî yazıyor. İlk müslimân olanlardandır. Hendekden sonra Medîneye geldi. 32 [m. 652] senesinde Medîneye yakın Rebzede vefât etdi. Hadîs-i şerîf ile medh edilmişdir.

Sayfalar: [<<] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 [>>]

[Menü] [Sorgu] [Tüm Kayıtlar] [Çıkış]