Eshab-ı Kiram ve Tabi'in Veritabanı: Sorgulama Sonuçları


Sorgulama sonucunda 103 kayıt bulundu.
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 [>>]
İsim: Âişe (Ümmü'l-mü'minîn)
Malumat: Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" zevce-i mutahherası ve Ebû Bekr-i Sıddîkın kerîmesidir. Vâlidesi, ümmü Rûmandır. Hicretden sekiz sene önce tevellüd ve 57. ci yılda, 65 yaşında Medînede vefât etdi. Bakîdedir. Evlâdı olmadı. Hadîce-i kübrânın vefâtından bir yıl sonra ve hicretden iki yıl önce, nikâh edildi. Üç sene sonra, Medînede, hücre-i se'âdete getirilmekle şereflendi. Aklı, zekâsı, iffeti ve takvâsı, şaşılacak kadar çok idi. Resûlullah tarafından çok sevilir ve çok öğülürdü. Nikâhı Allahü teâlânın emri ile yapıldı. Âyet-i kerîme ile medh edilmişdir. Eshâb-ı kirâm müşkillerini çözmek için kendisine başvururdu. Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" vefâtında onsekiz yaşında idi.
Kayıt No.: 1

İsim: Âmir b. Abd-i Kays
Malumat: Fakîrlere dağıtacağı parayı ridâsının ucuna bağlayarak yanına alırdı. Kendisinden birşey isteyen her fakîre mutlaka verirdi. Evine dönünce para kesesini âilesinin önüne bırakırdı. İçindeki parayı sayarlardı, o kadar dağıtdığı hâlde para aynı çıkardı. Hiç eksik ve fazla çıkmazdı. Âmir bin Abd-i Kays "rahmetullahı aleyh" bir gün bir kavme misâfir oldu. Ayrılıp giderken, su kabına süt doldurup, verdiler. Yolda giderken kendi kendine bu süt içmek içindir. Abdest almak îcâb ederse ne yaparım diyerek geri döndü. Misâfir olduğu kimselerin yanına gidip, sütünüzü alınız, kabıma su doldurunuz, dedi. Kabına su doldurup verdiler. Her ne zemân abdest almak istese, o kabda su bulur, içmek istediği zemân da aynı kabdan süt çıkardı. Nemâz kılmağa başladığı zemân, şeytân yılan şekline girer, gömleğinin içine girip, yeninden çıkıp giderdi. Âmir bin Abd-i Kays hazretlerinde hiçbir değişiklik olmazdı. Bu yılanı niçin kendinden uzaklaşdırmıyorsun dediklerinde, Allahü teâlâdan başkası ndan korkmakdan, Allahü teâlâdan utanırım. Yılanın gömleğime girip çıkdığından haberim olmuyor, buyurdu.
Kayıt No.: 2

İsim: Abdûllah b. Mubârek
Malumat: Merv ehlindendir. Fırat kenârında Hey'et denilen bir beldede vefât etdi. Kabri oradadır. Zemânında, ilm ehlinden hiç kimsede bulunmayan üstün hasletler temâmı bir arada olarak onda toplanmışdı. Fakîh, âlim, vera' sâhibi, sünnet-i seniyyenin ma'rifetine sâhib ve hâfız idi. Bütün ilmlerde âlim idi. Kahramânları imrendirecek derecede şecâ'at sâhibi ve cesûr idi. Şi'r söyliyen bir edîb idi. Eline geçen şeyleri vermekde çok cömerd idi. Süfyân-ı Sevrî "rahmetullahi aleyh", senede üç gün Abdüllah bin M ubârek "rahmetullahi aleyh" gibi olabileyim diye çok gayret sarf etdim. Buna güç yetiremedim, demişdir. Fudayl bin Iyâd "rahmetullahi aleyh", Kâ'benin sâhibi olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki, şu iki gözüm Abdüllah bin Mubârek "rahmetullahi aleyh" gibi, bir başka kimse görmemişdir, demişdir. Gözleri görmeyen bir kimse, Abdüllah bin Mubârek hazretlerinin huzûruna gidip, benim için düâ ediniz de, Allahü teâlâ gözlerimi açsın, görür hâle getirsin, dedi. Ayağa kalkıp düâ etdi. O şahsın gözleri açılıp, görmeğe başladı. Selefden bir zât ben o şahsı gözleri görmez iken de, gözleri görmeğe başlayınca da gördüm, demişdir. Abdüllah bin Mubârek "rahmetullahi aleyh", ölüm hastalığında hizmetcisine, şübhesiz ki bu gece vefât edeceğim. Şu kitâblarımı götür nehre at gel, buyurdu. Hizmetci kitâbları alıp gitdi. Fekat atmağa kıyamadı, geri geldi. Hizmetcisine, kitâbları nehre atdın mı, dedi. O da atdım, dedi. Ne alâmet gördün, dedi. Hiçbir alâmet görmedim deyince, sen onları atmamışsın! Haydi onları at gel, buyurdu. Hizmetci şöyle demişdir: Kitâbları götürüp nehre atınca, Hane ırmağından göğe doğru bir nûr yükseldiğini g ördüm. Huzûruna dönünce, ne yapdın diye sorunca, emrinizi yerine getirdim, dedim. Ne gördün, dedi. Irmakdan gökyüzüne doğru yükselen bir nûr gördüm deyince, evet şimdi söylediğimi yerine getirmişsin, buyurdu. Sonra buyurdu ki: Bu gece vefât edeceğim. Cenâzemi yıka, ihrâm olarak bağladığım bezleri bana kefen yap, insanlar toplanmadan önce beni defn ediniz. Vasıyyetini aynen yerine getirdik. Cenâzesini dışarı çıkarınca, bakdım ki ırmağın üzerinde uzakdan bir kayık gözükdü. O kayıkdan bir gurub ins ân inip, yanımıza geldiler ve Elhamdülillah cenâzeye yetişdik, dediler. Cenâze nemâzını kılıp defn etdik. Kayıkla gelen kimselere bu vefât haberini duydunuz mu diye sordum. Onların rehberi durumunda olan bir ihtiyâr zat dedi ki: Rü'yâmda bu civârda bir zâtın vefât etdiğini, her kim onun cenâze nemâzında bulunursa, Allahü teâlânın ona Cenneti nasîb edeceğini söylediler. Hemen bu kayığı kirâladık ve cenâze nemâzına yetişdik.
Kayıt No.: 3

İsim: Abdûllah b. Mutir
Malumat: Künyesi Ebû Reyhânedir. Tâbi'îndendir. Gemiye binmişdi ve bir şey dikiyordu. İğnesi denize düşdü. Yâ Rabbî! Sana yemîn ederim ki, iğnemi bana geri veresin, dedi. İğnesi denizde gözükdü ve uzanıp aldı. Derler ki, deniz dalgalanmağa başlayınca, ey deniz, sen âciz bir mahlûksun, sâkin ol, dedi. Deniz sanki yağ gibi berrâklaşdı ve sâkinleşdi.
Kayıt No.: 4

İsim: Abdûllah b. Ebî Ca'fer
Malumat: Gazâ yapmak için, Kostantiniyyeye (İstanbula) gidiyorduk. Gemimiz parçalandı ve dalgalar bizi bir kaya üzerine sürükleyip, bırakdı. Beş kişi idik. Allahü teâlâ her sabâh her birimiz için o taşdan bir yaprak bitirirdi. Onu yirdik, yemek ve su yerini tutardı. Gemi gelip, bizi oradan alıncaya kadar böyle devâm etdi.
Kayıt No.: 5

İsim: Amr b. Utbe
Malumat: Tâbi'înin büyüklerindendir. Kûfelidir. Eshâbıyla bir anlaşma yapdı. Berâber bulunduğu kimselerin bütün hizmetlerini kendisi yapacak idi. Bir gün hava çok sıcakdı. Koyunları otlatmaya gitmişdi. Sevenlerinden birisi, onun arkasından gitdi. Amr bin Utbe "rahmetullahi aleyh" uyumuşdu ve bir parça bulut onu gölgeliyordu. Uyandığı zemân o dostu, sana müjdeler olsun deyince, bu hâli kimseye söyleme, dedi. Gazâya gitdiği zemân, arkadaşlarının koyunlarını korurdu. Bir bulut onun başı üzerinde onu gölgelerdi. O nemâz kılardı ve hayvanlar etrâfında dolaşarak onu muhâfaza ederlerdi. Kendisi şöyle demişdir: Allahü teâlâdan üç şey istedim. İkisini ihsân etdi, üçüncüsünü de ihsân edeceğini ümmîd ediyorum. Birincisi, Allahü teâlâdan diledim ki, beni dünyâya rağbet etdirmesin. Dünyâlığın elime geçmesi ve geçmemesi benim için aynı oldu, beni değişdirmedi. İkincisi, nemâz kılmak için bana güç, kuvvet vermesini diledim, ihsân etdi. Üçüncü olarak da, diledim ki bana şehîd olmak nasîb etsin. Bunu da ihsân edeceğini ümmîd ediyorum.
Kayıt No.: 6

İsim: Amr b. Mürretil-Cühenî
Malumat: Müslimân oldukdan sonra, kavmine gidip, onları islâma da'vet etmek için, Resûlullahdan "sallallahü aleyhi ve sellem" izn istedi. Kavmine gidip onları islâma da'vet etdi. Kavminden bir kişi hâric hepsi müslimân oldular. îmân etmeyen o kimse: Ey Amr! Allah senin hayâtını sana zehr etsin. Bizim putlarımızı terk etmemizi ve atalarımızın dîninden dönmemizi istiyorsun, dedi. Amr "radıyallahü anh" ona, ikimizden hangimiz yalan söylüyorsa, Allah onun hayâtını zehr etsin, dedi. O şahsın dudakları ve ağzı parçalanıp döküldü. Yidiği yemeğin tadını alamazdı. Sonra gözleri kör oldu, dili tutuldu ve bu hâl üzere öldü.
Kayıt No.: 7

İsim: Alâ' b. Hadremî
Malumat: Muhâcirlerdendir. Bahreynde Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" vâlîsi idi. Ebû Hüreyre "radıyallahü anh" şöyle anlatmışdır: Hiç kimsede görmediğim üç acâib hâli Alâ' bin Hadremîde "radıyallahü anh" gördüm: Birincisi: Deniz sâhiline gitmişdik. Bize Allahü teâlânın ismini söyliyerek denize girin, dedi. Biz de Allahü teâlânın ismini söyliyerek denize girdik. Develerimizin tabanları hâriç hiç bir yerimiz ıslanmadı. İkincisi: Denizden geçip sahrâya ulaşınca çok susadık. Suyumuz da yokdu. Alâ' bin Hadremîye "radıyallahü anh" söyledik. İki rek'at nemâz kıldı ve düâ etdi. Hemen başımızın üzerinde kalkan büyüklüğünde bir bulut ortaya çıkdı. O bulutdan o kadar yağmur yağdı ki, herkes suya kandı ve kablarını doldurdu. Üçüncüsü ise, Alâ' bin Hadremî "radıyallahü anh" vefât edince, nemâzını kılıp defn etdik. Kabrinin üzerine kerpiçler koymuşduk. Sonra kefeninin bağlarını çözmeyi unutduğumuz aklıma geldi. Çözmek için kerpiçleri kaldırıp kabrini açdık. Onu kabrin içinde bulamadık. Nakl edilir ki, Basrada bir kimsenin kulağına ufak bir çakıltaşı girmişdi. Gündüz râhatsız olur, gece de uyuyamazdı. Eshâb-ı kirâmdan "aleyhimürrıdvân" birine bunun çâresini sordular. O da Alâ' bin Hadremînin "radıyallahü anh" düâsını okumalarını tav siyye etdi. O bu düâyı deryâda ve çöllerde okurdu, dedi. Soran kimse, Allahü teâlâ sana rahmet versin, o düâ nedir, dedi. O düâ şöyledir buyurdu: "Yâ Alî, yâ Azîm, yâ Halîm, yâ Alîm." O kimse bu düâyı okuyunca kulağındaki taş parçası fırlayıp, ses çı kararak karşı dıvâra çarpdı.
Kayıt No.: 8

İsim: Abbâd b. Beşîr
Malumat: Enes "radıyallahü anh" şöyle anlatmışdır: Abbâd bin Beşîr ensârî ve Üseyd bin Hudayr ensârî, çok karanlık bir gecede, Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" huzûrunda idiler. Dışarı çıkdıklarında onlardan birinin elindeki bastonundan ışık yayıldı. Onun aydınlığında gitdiler. Birbirlerinden ayrılınca, ikisinin de bastonundan ışık yayıldı. Herbiri kendi bastonundan yayılan ışığın aydınlığında gitdi.
Kayıt No.: 9

İsim: Amr b. 'Âs
Malumat: Eshâb-ı kirâmın meşhûrlarındandır. Hicretin sekizinci yılı, Mekkenin fethinden, altı ay önce Hâlid bin Velîd ile Medîneye gelerek müslimân olmuşlardır. Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" Ammânda vâlîsi olup, hiç azl buyurmadı. Ebû Bekr tarafından Şâmın fethine gönderildi. Halîfe Ömer tarafından Filistin vâlîsi oldu. Mısrı feth etdi. Mısra vâlî yapıldı. Sıffîn muhârebesinde, ictihâdı, hazret-i Mu'âviyenin ictihâdına uygun oldu. Yeniden Mısra vâlî olup, ölünceye kadar bu vazîfede kaldı. 43 de vefât etdi. Çok zekî, meşhûr dâhîlerden idi. Kısa boylu, cesûr, edîb ve belîg idi "radıyallahü teâlâ anh".
Kayıt No.: 10

Sayfalar: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 [>>]

[Menü] [Sorgu] [Tüm Kayıtlar] [Çıkış]